28.04.2006

l'insturuction d'un nouvel monde ou peut-etre etape

c'est le temp qui croire, parler et aussi defendre les choses qui consruient le moi-meme..
oui, c'est le temp qui croire une consturuction; malgre ses defauts et ses insuffisants..
parler sur les nouvautes qu'elles sont totalement nulles mais aussi agreables et coulerauses..
defendre comme le dernier le point de defense..
..
vivre le instruction,
vivre les nouveaux mondes,
et vivre le croiyance qui on l'annule..
...
je suis la comme etre-la.. l'autre n'est pas valide..

20.04.2006

metafizik

yeni bir şey değil ama bir hayli sevdim bu ayrımı; fiziği öteleyen ve aklı öteleyen..
evet öyle şeyler var ki metafizik olup fiziğin ve dünyanın ve görüp tecrübelediklerimizin açıklanmasını, hani "aklın temel ilkeleri-doğruları"nı dile getirmeyi ehline müracatla sağlıyor.. ama bunun bir adım ötesinde "kalbin mühürlü olup-olmaması" yahut düğmenin tikli olup olmaması misal hiç bir tartışmaya yer bırakmaksızın "öyle ya da böylesine iman"la şekillenecek-temellendirilecek bir alan daha var.. ve bu da fiziği onun dışına çıkarak yahut daha doğru bir ifadeyle "ona tepeden, her şeyin ayrıntılı gözükeceği üst noktadan bakarak" açıklamaya çabalıyor..
ve birincisi ne kadar kişiden uzak ve nesnel açıklamalar getiriyorsa diğeri de başta işaretlenmiş şıktan hareketle şahsa bağlı ikili bir alan ve dünyayı gözler önüne seriyor..
demek ki ortak zemini oluşturup "anlaşarak" konuşabilmek için fiziği öteleyende ilerlemek gerek, aklı aşanda değil..

ergenliğin sonu

evet onca erken başlamaya ve hele hele ağırbaşlılığa rağmen anca kapandı-kapanıyor er-gen-lik devresi de kendini bir hiç uğruna, daha doğrusu "ben burdayım ve bireyim" diyebilmek için yıpratmalar, sorumluluklardan ve kılmalardan kaçmalar son bulsun diyebiliyorum..
ve önümde iyi bir dönemeç, ya savrulurum ya da yola devam iznini alırım.. süreyse kısıtlı; bir buçuk ay var-yok.. bakalım sonucu merakla bekliyorum doğrusu..
hele o muhkem mevki karşısında "dile getirmeleri" ve "yüzleşmeleri" yapmışken dönüş de pek mümkün değil artık.. ve buraya yazmam da daha çok geçen salının mimini koymak, ahdımı gün be gün kendime hatırlatmak adına..

camaçık

günlük bu aslında.. kendi iç dünyamdaki açmazlarımı, yaşadıklarımın yansımalarını dahası gün be gün değişen-evrilen düşüncelerimin seyrini takip etmek ve seyretmek adına çiziktirdiklerim var ve olacak burada.. hani ne kalemime güvenip "okunası" şeyler yazma iddiasındayım ne de dünyayı değiştirecek olmadı en azından şöyle bir sarsacak fikirlerim var da onları pazara çıkartıyorum.. kendine güvensiz, hayata başlayacak bir noktayı-özgüvenini tesis edememişken bir o kadar da kendine hayran, yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla mağrur bir adamın sayıklamaları sadece.. ve dedim ya, daha çok kendini seyreylemek, komikliklerine kıs kıs gülüp arada yakaladığı bir kaç değerli şeyi de nasıl kaybedecek diye merak duyarak oluşturduğu aynada kendini seyre dalmak bu..
ve elbet itiraf etmeli kürsüye-ortalığa çıkacak cesaret olmasa da kendine duyduğu hayranlığını en azından ayna da kesiştiği gözlerle paylaşma, onlara sunarak gururlanma telaşı yok değil.. ve ondan görünür yere çıkmalar, adresi sağa sola göndermeler.. hani zaten sorun da bu değil miydi; kendine yeterlilikle susmayı bilsem niye rahatsız edeyim milleti o eşsiz ve derin "iç dünyamla" ve eğer söyleyecek sözüm vardıysa da çıkıp söylenmez miydim alanen ve gururla..
ve elbet bir de bakanın yahut bakılanın sunumuyla her şeyin değişeceği inancına saplanıp kalmışlık da var burada.. ben karar veremedim bari siz karar verin yasak savması.. hani ben çözemiyorum cama mı çıkmak gerek yoksa bir açıklık mı var da ve böyle giderse de ben netleştiremem de falan filan..

13.04.2006

bugününü ve geleceğini yalanlamak

artık bir de gerekliliğiyle "ilk yazmalar" çıktı karşımıza.. hani okuma kısmını belki kabullenebiliyorduk kolayca ama bu zorlanılacak bir durum işte.. hani öyle bir yazılacak ki iki gün geçmeden bunun yalanlanabilmesi, fikren ve kalemen tekamülle beraber geçici yuvadan kurtulunabilmesi mümkün olsun.. ve aynı zamanda dünyaları kurtaracak denli olmasa da en azından biraz sarsabilecek denli güven de oluşsun yazılanlar üstünden..
zor bir durum sonuçta bu ve bu yüzden de “değişen-değişmeyen” kısmın hesabı iyice verilmeli.. ilk yazmalardan ne kar ve amaç gözetilecek ki sonrasında yüzüne bakılmaksızın bir kenara koyulmaya kalkıldığında içerde bir soruna yol açmasın..

ilk okuma
zeynep hoca bir makalesinde hafif istihza ve küçümsemeyle yapmıştı bu tanımı, daha çok da üniversite yıllarında yaptığı okumalarını kasdederek.. metinle karşılaşırsınız ve ummana dalarsınız.. lakin vakit geçer kıyılarda tekrardan dolanma-yeniden vuslata erme kaygısına kapıldığınızda farkedersiniz ki yüzme bilmenin yanına yaklaşamaksızın çırpınıp durmuşsunuz öylece..elbet kendisinin de koyduğu şerhe uygunlukla eğer ki o anlamsız-havada kalan çabalar olmasa ne yüzmek öğrenilir bir gün ne de yenilenerek yinelenmek mümkün olur..hani bir açıdan sineye dokunmayan ne yara açan ne yaraya merhem olan öylesi bir uğraş, konuşmayla-ifadeyle alakasız agu guguyu çıkartmaktır ama aynı zamanda ilk anne-baba hecelerinin, imkanı oluşturmanın da kapısını aralar..elbet bir de uzaklarda "benim oğlum bina okur, döner döner yine okur" var ki uzak durmak gerekir..
(05.03)

okuma
eski zamanların dergahına ve dergaha kabul edilme ritüeline benzeyen eylem.. öyle ki yeri gelir nice vakte, isteğe ve defaatle teşebbüse rağmen metni-kitabı okumaya başlayamazsınız bir türlü de kapıda süklüm püklüm kabul edilmeyi beklersiniz.. yahut defalarca 'ilk okuma'sından tezli okumasına dek nicesini yaptığınız, her seferinde öncesinde yakalayamadığınız duyguları düşünceleri yakaladığınız metin-kitap karşısında öncekilerin tamamını bir kenara atacak-bırakacak vakıflığa aynı yerde erersiniz..
(05.03)

4.04.2006

pek bir yakında yahut geleceğe mukaddime

- bir kral kendi iç dünyasında krallığını ne zaman ve nasıl kurar?
- "bakıldığında görün"
- "narsist-ezik"
- zaman karşısında itibarını yitiren yazının bakıldığında görünme üzerinden kurtuluşuna dair
- "geride yatan" bahsi ve asli mana
- felsefenin günümüz yorumu; sormak
- din ve tasavvuf ayrımı
- "ego tatmini"
- örtünme'nin sosyolojik anlamına dair bir giriş
- 'ne gülüyorsun, anlattığım senin hikayen!' ve eleştiri ve yeniden alaycı
- ifşaatperverlik ve sosyallik-paylaşımda kuruluşu
- sevginin 'geride yatan' olmasına dair ve hayatın yeniden okunması
- taviz ve hedefin ego tatmini ışığında değerlendirilmesi
- addetmenin hayatiyeti
- 'gelişme'nin yapı ve işleyişi
- bir başka açıdan taklidi ve tahkiki itikadın yorumlanması yahut sataşmalar
- farklı manaları ışığında gelişmek bahsi
- çember bahsi
- "kıyafetle karşılanıp düşüncelerle uğurlanma"
- çember meselesi
- bilinç gerekliliği - sorgulamanın gereksizliği
- işlevselliğin ve işlerliğin önemi
- "vicdan" meselesi
- küllisi ve cüz'isi arasında sıkışıp kalan irade yahut garantisizlik
- 'hayata geç kalmışlık' yahut 'daimi olgunluk'
- 'dert etme ve sorma ve amaçlılık'
- olgunluğun ötesi
- farklı bir farklılık
- "üstü örtmemenin" ziyadeliğinden ziyade gerekliliğine dair
- 'insanlıktan yavaş yavaş uzaklaşma' yahut aseksüellik
- barbunya meselesi
- "türkiye'de türkçe felsefe"
- "gündelik tutkular" ve uzağında olmak
- "dinlemek" ve "anlatmak"
- "anlatma ihtiyacı" ve kişisizleştirmesi
- hayatını izlemek yahut boyu aşan laflar etmeye dair
- "önyargı"
...

5 yıllı kalkınma planı

nereye doğru yol aldığımı bilmiyorum. fakat şurası kesin ki bir kıpırdanma daha yaşanıyor gerilerde, tıpkı bundan 6-7 sene evvelsinde, zeminin ya yerine oturacağını ya da hepten çökeceğini hissetmemde olduğu gibi. hani bir safha geçilmesi daha olacak ve onun kilit cümlesi ha verildi ha verilecek, belki de bu yazıyla ortaya çıkacak. bu evrenin ne sıfatla ne mezuniyetle yahut bir başka gelinen noktayla bağlantısı yok ama. daha çok 'bir kral ne vakit krallığını kendi içinde ilanlar-hisseder' kabilinden ve ondan da uzaklaşır şekilde "söyleme-konuşma tarzıma" yansıyacak, oradan beslenecek gibi duruyor.
evet, sanırım bunun başka bir yolu yok artık. geri planı, parantez içini yahut mutfağı göstermek kafa karışıklığından ve hatta kale alınmamaktan başkasını getirmiyor zira. kestirmelere işaret etmeksizin, bağlantılara değinmeksizin ve hele hele 'samimiyet'e bel bağlamaksızın konuşmak gerekecek. bu 'ihtiyaç duyulan geniş vakitler'in her zaman elde edilememesiyle de alakalı elbet.
fakat sorun bunu 'bir ıslık boyu hükümranlığı' komiklik ve acziyetine düşürmeden, ben dedim de olduculuğa dayandırmadan, ... nasıl başarabileceğime gelip dayanıyor. ne de olsa bir safhadan bahsettik; büyümekten-yetişmekten ve sıfat sahibi olmaktan değil.
ve şurası kesin öyle bir yol ve dönemeç belirmeye başladı ki önümde geçilenlerden çok daha sarp ve engebeli, hiç bir hatanın-savsaklanmaya yer bırakmayacak denli ciddi. bir 'varolma' mücadelesinden başkası da değil. burada 'tamam yahut devam'a karar verilecek, sonrasında bir ikinci şansa fırsat tanınmaksızın. söylenen öyle bir söylenmeli, muhattap öyle bir köşeye sıkıştırılmalı ki ne krallığa halel getirtilebilsin ne de kendi içinden bakıldığında bir tutarsızlık-gedik gözüksün.