28.05.2007

İnsanlığa Olan Güvenim Sarsılmasın İstiyorum II

Evet azizim, bu güveni o kişiyi bularak tesis etmek ve sarsılmamasıya oturtmak istiyorum. Ki böylelikle, ‘insanlık katına inmiş bir malzeme toplayıcısı mıyım yoksa ben de onlar gibi bir kulum da acizane yaşamaya çabalıyorum’u görmüş ve göstermiş olacağım. Bunu bana cezbeden en önemli şeylerden birisi de “üst perdeden konuşmamamı, hani kendimi bir halt sanarcasına narsisçe buyruklar savuran ‘ego’ (yahut haz) ürünü olmamayı sağlaması”. Kendi benliğimden ve davamdan ne kadar vazgeçersem de böylelikle sanki “onlar katına inmekliğimden” bahsetmiş olacağım. Ama zaten sorun “onlar gibi acizane yaşamaya çabalayan bir mahluk” olduğumu kabullenmemin ve buna itiraz etmememin de bahsettiğimiz haliyle kendimden ezikçe vazgeçişim olacağı” yönünde değil miydi.
Ve itiraf edercesine eklemeli, hele ki bu bahsi geçenlerin aslında benim bitmemiş bir cümlemin parçaları olmasıyla bunları anlamlı bir bütünlüğe kavuşturmamla birlikte insanlığa falan güvenmiş olmayacağım da anca kerameti kendinden makul bir zavallılık ve vehmedişlerinin cenderesinde boğulmuşlukla sayıklayan ve hülyaları boşa gitmesin dileyen bir kimseye, yani benim kendi narsisliğime güvenmiş olacağım. Ve hatta bu sebepten alçakgönüllüce bir samimiyet öylesine bir yalan ve beni ötelere götürüyor ki ne samimiyetimi sorgulayabiliyorum ne de samimiyetsizliğimi kabullenebiliyorum.
Hakikaten güven, güvenilmek için mi vardır yoksa biz ona zaten güvendiğimiz için mi; isterse insana olsun bu güven?

İnsanlığa Olan Güvenim Sarsılmasın İstiyorum

Bir yerlerde-bir şekilde bir kimseye güvenmek istiyorum, salt güvenebileceğim ve hatta bu güven sonrasında sorun yaşamaksızın hayatıma devam edebileceğimi bana ve herkese gösterebilecek bir kimseye. Ki böylelikle bir güvenden bahsedebilecek ve insanlara bir türlü onlara ve kendime neden güvenmediğimi anlatabileceğim böylelikle. Bahsettiğimse aslında güvenmiyor oluşları olacak, onların bana güvenmesiyle. Sanki onların gözlerini açacak ve bu güvenin mümkün olduğunu ama onlara yanlış yolda olduklarını söyleyebileceğim hem de.
Ama zaten sorun da burada; insanlara ve kendime güvenmiyorum, çünkü eğer bu ön kabulle hareket edersem “onlara ve kendime neden güvenmemem gerektiğini ve hatta güvenmemeleri dahi gerektiğini, zira onların güvenme şekillerinin güvenmek falan olmadığını” söyleme şansım olacak. Hem de onlara bu güvenmeme gerekçelerini aslında bana güvenmeleriyle sağlamış olmama rağmen.
İşte azizim, sana, sana neden bağlanmadığım ve güvenmediğime dair diyebileceğim yegane şey “bana en azından bu konuda güvenirsen sana neden bağlanmadığımı ve hatta bağlanamayacağımı ve hatta neden senin de bana bağlamaman ve güvenmemen gerektiğini böyle bir yazıyla açıklamak olacaktır”.

23.05.2007

şartlar itibariyle

Bir tanıdık vaktiyle benim aktaracağım kadar nazik olmayan bir haliyle şöyle bir benzetmeden bahsetmişti; “hani evinde masa üstünde çikolatası-meyvesi eksik olmayan ve eve dahil olanların istediğince tüketebileceği bir ortamda yaşayan ailenin evine gelen ve o imkanlara sahip olmayan bir çocuğun orada yaşayan kadar rahat hareket edememesinden ve sonuç olarak çok rahat davranabileceği hareket alanından kendini “şartları itibariyle” kısıtlayarak misafirliğiyle ona sunulmuşken bir türlü elini uzatamadığı sunulara imrenerek ama hiçbir şekilde onlara da ulaşamayarak yutkunup kalması ne hazindir” şeklinde. Ve ben ister istemez takılıp kaldığım taşralılığımda ve ait olmadığımı an be an hissettiğim yaşam misafirhaneliğimde sorup duruyorum kendime; “acep neler kaçırıyorum ister istemez dahil olduğum bu hayat müessesinde şartlarım itibariyle?” diye..

2.05.2007

Bir Cümle

“Sanki yeri ve zamanı geldiğinde ip çekiliverince bir kolye gibi diziliverecek tüm söylediklerim ve yazdıklarım.”
İşte bu vehim beni ayakta tutan ve devam için güç verdirten. Öyle bir cümle var mı yoksa ben beher harf ve remzimle mi onu kuruyorumdan müstesna beni rahatsız eden bu meçhule kendimi koyuverişim ve dahası kerterizimi böyle ucu açık bırakışımla dahi sorumluluk almaya ve haliyle hesap verme yetkimi de kendimde tutmaya devam etmemden yana. İyi de kuzum, nasıl olacak da kendimi kandırmaktan alıkoyabileceğim ben kendimi? Hem de ortada cümle yokken ve en azından ana yapıya göre kendimi konumlandıramayışımı özgürlüğüm kılmışken nasıl olacak da ondan uzaklaşmadığımı, bir başka ve ulaşılması güç meçhule kendimi kaptırmadığımı nasıl bileceğim? İster istemez olacak güçten düşmelerim, çaresiz kalışlarım ve kaytarmaya yeltenişlerim olacak. Yahut cümlenin kendisinden kopup süslü püslüsüne heveslenmek var bir de..
Bir de bu cümle üstünde konuşmak rahatsız ediyor beni, handiyse başka bir şey konuşmamasıya hem de. Gerçi hemen zaten cümlenin kendisine dair yapılan yorumlar bire bir onun yapıtaşı kandırmacası da beraberinde gelmiyor değil ama cümleyi cümle yapan şey de zaten birbirinden neredeyse bağımsız ve kopuk ve hatta habersiz harflerin-remizlerin kurulması değil miydi bilemiyorum..

konuşunca rahatlamak

neden?
konuşmak neden?
rahatlamak neden?