İnsanlığa Olan Güvenim Sarsılmasın İstiyorum II
Evet azizim, bu güveni o kişiyi bularak tesis etmek ve sarsılmamasıya oturtmak istiyorum. Ki böylelikle, ‘insanlık katına inmiş bir malzeme toplayıcısı mıyım yoksa ben de onlar gibi bir kulum da acizane yaşamaya çabalıyorum’u görmüş ve göstermiş olacağım. Bunu bana cezbeden en önemli şeylerden birisi de “üst perdeden konuşmamamı, hani kendimi bir halt sanarcasına narsisçe buyruklar savuran ‘ego’ (yahut haz) ürünü olmamayı sağlaması”. Kendi benliğimden ve davamdan ne kadar vazgeçersem de böylelikle sanki “onlar katına inmekliğimden” bahsetmiş olacağım. Ama zaten sorun “onlar gibi acizane yaşamaya çabalayan bir mahluk” olduğumu kabullenmemin ve buna itiraz etmememin de bahsettiğimiz haliyle kendimden ezikçe vazgeçişim olacağı” yönünde değil miydi.
Ve itiraf edercesine eklemeli, hele ki bu bahsi geçenlerin aslında benim bitmemiş bir cümlemin parçaları olmasıyla bunları anlamlı bir bütünlüğe kavuşturmamla birlikte insanlığa falan güvenmiş olmayacağım da anca kerameti kendinden makul bir zavallılık ve vehmedişlerinin cenderesinde boğulmuşlukla sayıklayan ve hülyaları boşa gitmesin dileyen bir kimseye, yani benim kendi narsisliğime güvenmiş olacağım. Ve hatta bu sebepten alçakgönüllüce bir samimiyet öylesine bir yalan ve beni ötelere götürüyor ki ne samimiyetimi sorgulayabiliyorum ne de samimiyetsizliğimi kabullenebiliyorum.
Hakikaten güven, güvenilmek için mi vardır yoksa biz ona zaten güvendiğimiz için mi; isterse insana olsun bu güven?